english
stringlengths
0
5.09k
non_english
stringlengths
1
883
Why do you want Song-yis address?
Song-yiin adresini neden istiyorsun?
Its not cuz Im jealous of a woman in his past...
Bunu erkek arkadaşımın eski çıktığı kadını kıskandığım için istemiyorum herhalde.
She died.
O öldü.
But I saw her not too long ago.
Fakat onu kısa bir süre önce gördüm.
It seems she committed suicide.
Görünüşe göre intihar etmiş.
She jumped in front of a train.
Kendisini bir trenin önüne atmış.
Listen carefully to what Im about to tell you.
Senin hakkında anlatacağım şeyleri can kulağıyla dinlemeni istiyorum.
Ah... Well... When I was in college... there was this beautiful girl
Şey ben lisedeyken çok güzel bir kız vardı.
I used to tutor.
Ona özel ders veriyordum.
We fell in love.
Birbirimize âşık olduk.
Everyone said we were crazy but... we... really loved each other.
Herkes bunun bir çılgınlık olduğunu söyledi, fakat biz gerçekten birbirimizi çok seviyorduk.
I didnt... abandon your mother.
Ben anneni terk etmedim.
I wanted to make a living fast and make your mother happy.
Çok hızlı bir şekilde hayata atılıp anneni mutlu etmek istiyordum.
First I had to do my army duty.
İlk başta askerlik görevimi yapmak zorundaydım.
But... When I came out, she was... already... married to someone else.
Fakat askerden geldiğimde, annen çoktan başka biriyle evlenmişti.
Till now... raising you...
Şu ana... sen büyüyene kadar...
I always felt so sorry.
Her zaman çok üzüldüm.
I wanted to tell you the truth so many times.
Birçok kez sana gerçeği anlatmak istedim.
But time flew by too fast.
Fakat zaman çok çabuk akıp geçti.
If I... I met your mother when I was... more mature.
Ben annen ile tanıştığımda eğer biraz daha olgun olsaydım...
I... I would never have left her so foolishly.
Ben onu o şekilde bırakıp gitmezdim.
A week.
Bir hafta.
A month.
Bir ay.
A year.
Bir yıl.
You can explain but theres no use!
Açıklayabilirdin fakat bu bir işe yaramazdı!
You lied for 17 years.
17 yıl boyunca yalan söyledin.
You expect me to believe that?
Benden buna inanmamı mı istiyorsun?
No!
Hayır!
You dont know the nightmare of living like an abandoned dog!
Tıpkı terk edilmiş bir köpek gibi yaşamanın nasıl bir kâbus olduğunu bilemezsin!
Its the truth.
Bekle bu doğru.
Please, believe me.
Lütfen bana inan.
I survived through living hell... Ionging and yearning....
Cehennem gibi bir hayatta özlem ve hasretle ile yaşamak zorunda kaldım.
The truth?
Doğru mu?
Then prove it!
Kanıtla o zaman!
Do something!
Bir şeyler yap!
What should I do?
Ne yapmalıyım?
Whatll it take for you to believe me?
Bana inanmanı sağlamak için ne yapmalıyım?
Jump in front of a train.
Bir trenin önüne atla.
Like mom did.
Tıpkı annemin yaptığı gibi.
What?
Ne?
But how?
Fakat nasıl?
You knew?
Biliyorsun!
You dont know what pain or love is!
Bilmiyorum. Acı ya da aşk!
You cant jump, can you!
Atlayamazsın, değil mi? !
So just leave me alone.
Bu yüzden beni rahat bırak.
Thats all you can do for me.
Benim için yapabileceğin hepsi buymuş.
Please, Soo-na.
Lütfen, Soo-na.
Open the door.
Kapıyı aç.
Open up!
Kapıyı aç!
Open the door!
Kapıyı aç!
Open up, please!
Lütfen kapıyı aç!
Open the door!
Kapıyı aç!
Open up, Soo-na!
Kapıyı aç, Soo-na!
Tell me what to do!
Bana ne yapmam gerektiğini söyle!
Whatll it take to believe me!
Bana inanman için ne yapmalıyım!
Mom must still be in love with dad.
Annem hala babama aşık olmalı.
Can you text message me her address?
Bana onun adresini mesaj atabilir misin?
Thank you.
Teşekkürler.
Youve reached Yoon-mi.
Yoon-miyi aradınız.
Please leave a message.
Lütfen mesajınızı bırakın.
I lied to Soo-na and to you.
Soo-naya ve sana yalan söyledim.
Its all my fault.
Bunların hepsi benim hatam.
Theres... nothing left for me to lose...
Artık kaybedeceğim hiçbir şey kalmadı.
I hope you meet someone good and be happy.
Umarım iyi biriyle tanışıp mutlu olursun.
Is anybody home?
Evde kimse var mı?
Its over!
Her şey bitti!
Get away from Soo-na!
Soo-nadan uzak dur!
Let her go!
Bırak onu gitsin!
Wake up, Yoon-mi.
Uyan, Yoon-mi.
Please, no!
Lütfen, hayır!
No, Soo-na!
Hayır, Soo-na!
Stay right there.
Orada bekle.
You brought this on.
Bu duruma sen getirdin.
I was wrong.
Yanılmışım.
Its all daddys fault.
Tüm bunlar babanın hatası.
I wanted to get revenge!
İntikam almak istiyorum!
No, Soo-na!
Hayır, Soo-na!
Stay right there, please!
Lütfen orada dur! Orada bekle, lütfen!
What do I have to do for you to forgive me?
Beni affetmen için ne yapabilirim?
Forgive you?
Seni affetmek mi?
Our souls were ripped out to shreds.
Ruhlarımız parçalarına ayrıldı.
But where were you?
Fakat sen neredeydin?
You were never there for us.
Bizim için asla orada değildin.
We shouted for you, but you ignored us like youre deaf.
Senin için feryat ettik fakat sen sağır olmuş gibi bizi duymamazlıktan geldin.
We grew haggard and gaunt.
Ezik ve sevgisiz olarak büyüdüm.
But you pretended to be blind.
Fakat sen kör numarası yaptın.
If you said you loved us, we couldve lived.
Eğer bizi sevdiğini söyleseydin yaşayabilirdik.
But you stayed quiet like a mute!
Fakat sen tıpkı bir dilsiz gibi sessiz kaldın!
No!
Hayır!
Dont go any further!
Daha fazla ileri gitme!
Ill make you pay, forever!
Bu yaptıklarını sana ödeteceğim!
No!
Hayır!
Dad!
Baba!
No!
Hayır!
No!
Hayır!
Daddy!
Baba!
Daddy!
Baba!
No!
Hayır!
Daddy!
Baba!
Daddy!
Baba!